6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Uyarınca Ayıplı Mal Kavramı ve Tüketicinin Seçimlik Hakları


A) Türk Dil Kurumu Bakımından ‘Ayıp’ Kavramı

Türk Dil Kurumu’nun terminolojisine bakılacak olursa, ilgili kurum tarafından ‘Ayıp’ kelimesi kusur, eksiklik olarak tanımlanmış olup ‘Ayıplı’ kelimesi ise anlam bakımından, kusuru olan şeklinde tanımlama alanı bulmuştur. Buna göre, iş bu makalemizde kusuru olan/ayıplı mallara ilişkin olmak üzere, mevcut yürürlükteki mevzuat çerçevesinde tüketicinin hakları ve tüketici hukukuna ilişkin incelemeler yapılacaktır.


B) Yürürlükteki 6502 Sayılı Kanun Uyarınca Ayıplı Mal Kavramı

Tüketici hukuku bakımından ayıplı mal, en açık ve genel tabirle, satıcı tarafından sözleşmeye aykırı olarak teslim edilen malı ifade etmektedir.

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca ise ayıplı mal, malın tüketici tarafından teslim alındığı anda, satıcı ve tüketici arasında kararlaştırılmış olan örneğe ya da modele uygun olmaması ya da ilgili malın objektif olarak sahip olması gereken özellik veya özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı ifa edilen malı ifade etmektedir. Bu doğrultuda, 6502 Sayılı Kanun’un TDK’nın terminolojisine uygun bir ayıp ve ayıplı mal tanımı yaptığı görülebilmektedir.

6502 Sayılı Kanun uyarınca, tüketici tarafından satın alınan malın ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet sitesinde ya da reklam ve ilanlarında, yani tüketiciye malın pazarlandığı ve özelliklerinin duyurulduğu herhangi bir platformda yer alan, tüketiciye duyurulan özelliklerden bir ya da daha fazlasının ilgili malda mevcut olmaması hâli de ayıplı mala karşılık gelecektir.

İlgili malın tüketiciye satıcı tarafından bildirilen özelliklere veya malın teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olması; tüketicinin satın aldığı malın muadili olan diğer mallarda mevcut olan kullanım amacını karşılamaması, ilgili malın tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içermesi halinde de bu mallar ayıplı mal kavramına karşılık gelecektir.

Yine, tüketici ve satıcı arasında kurulan sözleşmede malın teslimi için bir süre kararlaştırılmış ise malın bu süre içerisinde satıcı tarafından teslim edilmemesi de sözleşmeye aykırı ifayı oluşturacaktır.

Taraflar arasında kurulan satış sözleşmesinde, malın kurulumunun satıcı tarafından yapılacağı kararlaştırılmış olup da ilgili mal satıcı tarafından gereği gibi monte edilmez ise bu da sözleşmeye aykırı ifa oluşturacaktır.

Bir diğer durum olarak, taraflar arasındaki sözleşmede malın montajının tüketici tarafından yapılacağı konusunda anlaşılmış olması durumunda ise satıcı, montaj talimatında yanlışlık ve eksikliğe yer vermiş ise ve satın alınan mal bu sebepten ötürü tüketici tarafından doğru bir şekilde monte edilememişse, yine satıcının sözleşmeye aykırı ifasından bahsedilecektir. Kanun koyucu burada, satıcının malın montajını üstlenmemiş olması durumunda dahi, satıcıya kurulum talimatını doğru ve eksiksiz bir şekilde tüketiciye sunma zorunluluğu getirmiştir.


C) Ayıplı Maldan Kim Sorumludur?

6502 Sayılı Kanun, satıcıya sattığı malı satış sözleşmesine uygun olarak tüketiciye teslim etme borcunu yüklemiştir. İlgili kanun uyarınca, satış sözleşmesine uygun olarak malı tüketiciye teslim etmeyen satıcı ayıplı maldan sorumlu olacaktır.


D) Satıcının Ayıplı Maldan Sorumluluğunun İstisnası

Şayet satıcı, sattığı mala ilişkin reklam yoluyla yapılan tanıtımın kendisi tarafından yaptırılmadığını, aynı zamanda da bu açıklamalardan haberdar olmadığını, haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini ispat edebilirse ilgili açıklamalardan ve dolayısıyla da ayıplı maldan sorumlu olmayacaktır.

Yine satıcı, reklam yoluyla yapılan açıklamanın malın satışına ilişkin tüketiciyle arasında akdolunan satış sözleşmesinin yapıldığı anda düzeltilmiş olduğunu ispat edebilirse bu durumda da ayıplı maldan sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.

Son olarak ise satıcı, reklam vb. yollarla tüketiciye duyurulan sattığı mala ilişkin ilgili açıklama hiç olmasaydı dahi, tüketici ile arasında satış sözleşmesinin yine de kurulacağını ispat edebilirse, artık satıcı bu açıklamanın içeriği ile bağlı olmayacaktır ve dolayısıyla ayıplı mala ilişkin sorumluluğundan da kurtulacaktır. Kanımızca özellikle bu son durum bakımından, objektif yorum ilkeleri son derece önem arz etmektedir.


E) Ayıplı Malı İspat Yükü

Peki yasal mevzuat uyarınca, ayıplı malı ispat etme yükü kime aittir?

Hukukun temel prensibi gereği, kişinin bir iddiası varsa bunu ispat etmesi gerekir. Ancak burada, kanun koyucu tüketici hukukuna has bir durum ortaya koymuştur, bunun sebebi elbette tüketicinin korunması adınadır. İlgili mevzuat uyarınca, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, malın teslim tarihinde var olduğuna ilişkin karine söz konusudur. Bu karine doğrultusunda, malın teslim tarihi üzerinden ilk altı ay içerisinde ortaya çıkan ayıplar bakımından, malın teslim anından itibaren ilgili malın ayıplı olduğu kabul edilecek, malın ayıpsız olduğuna dair ispat yükü satıcının üstünde bulunacaktır. Dolayısıyla artık malın ayıpsız olduğunu satıcının ispat etmesi gerekecektir.

Bahsettiğimiz bu karinenin ise bir istisnası vardır ki o da şudur: İlgili karine, malın veya maldaki ayıbın niteliği ile bağdaşmıyorsa uygulanmayacaktır. (TKHK m.10)

Değinmemiz gereken diğer bir önemli husus ise şayet, tüketici satış sözleşmesinin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar ise veya ayıptan haberdar olması kendisinden beklenebilecek ise bu durumlarda da satıcının sözleşmeye aykırılığından bahsedilemeyecek olup tüketici seçimlik haklarını kullanamayacaktır. Zaten böyle bir durumda tüketicinin seçimlik hakkını kullanmak istemesi açıkça hakkın kötüye kullanılması teşkil edecektir. İlgili kanun uyarınca, anılan durumlar dışında tüketicinin kanunda sayılan seçimlik hakları ise bâkidir.

Görüleceği üzere, kanun koyucu 6502 Sayılı Kanun ile tüketiciyi korumak adına, bahsettiğimiz altı aylık karine gibi önemli düzenlemelere imza atmıştır.


F) Ayıplı Mala İlişkin Zamanaşımı

Şayet, kanunlarda veya sözleşme serbestisi gereğince taraflar arasındaki satış sözleşmesinde zamanaşımına ilişkin daha uzun bir süre belirlenmemiş ise satıcının ayıplı maldan sorumluluğu, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıldır. Maldaki ayıp, tüketiciye teslim tarihinden daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, aynı iki yıllık zamanaşımı süresi söz konusudur.

6502 Sayılı Kanun uyarınca, iki yıllık zamanaşımı süresinin istisnaları da vardır. Buna göre, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda taşınmazın teslim tarihinden itibaren zamanaşımı süresi beş yıl olarak düzenlenmiştir. Kanun koyucu bu noktada, özellikle taşınmazların maddi olarak değerinin oldukça fazla olması da göz önüne alındığında, tüketiciyi korumak adına isabetli bir şekilde zamanaşımı süresini beş yıl olarak öngörmüştür.

İlgili kanun uyarınca, ikinci el malların satışlarında ise satıcının ayıplı maldan sorumluluğu bir yıldan, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda ise üç yıldan az olamayacaktır. Bunun da istisnası 6502 Sayılı Kanun’un 10’uncu maddesinin üçüncü fıkrasıdır. İlgili fıkranın lâfzına aşağıda yer verilmiştir:

“Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, üretici, ithalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde malın ayıbına ilişkin açıklayıcı bilgiyi içeren bir etiket konulur. Bu etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba ilişkin açıklayıcı bilginin tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Teknik düzenlemesine uygun olmayan ürünler ise hiçbir şekilde piyasaya arz edilemez. Bu ürünlere, Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun ve ilgili diğer mevzuat hükümleri uygulanır.”

6502 Sayılı Kanun Madde 10 – Fıkra 3.

Peki satıcının hile kullanarak veya ağır kusuruyla maldaki ayıbı tüketiciden gizlemesi durumunda ne olacaktır? Bu durumlar için de kanun koyucu isabetli bir düzenlemeye gitmiş olup, bu doğrultuda ayıbın satıcı tarafından ağır kusur veya hileyle gizlenmesi hallerinde zamanaşımı uygulanmayacaktır.


G) Ayıplı Mala İlişkin Tüketicinin Seçimlik Hakları

6502 Sayılı Tüketicin Korunması Hakkında Kanun uyarınca, ayıplı mala muhatap kalan tüketicinin birtakım seçimlik hakları mevcuttur.

Ayıplı mala ilişkin tüketicinin seçimlik hakları şunlardır:

– Tüketici malı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönebilecektir.

– Malı elinde tutmaya devam edip ayıp oranında satış bedelinden indirim isteyebilecektir.

– Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteyebilecektir.

– İmkân varsa, ayıplı malın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteyebilecektir.

Tüketici, satıcıya yönelteceği tek taraflı irade beyanıyla anılan seçimlik haklarından birisini kullanabilecektir. Satıcı, ilgili kanun uyarınca tüketicinin tercih ettiği seçimlik hakkı yerine getirmekle yükümlüdür. Kanun koyucu tarafından satıcılara bu yükümlülük getirilmesine karşın, uygulamada birçok satıcının bu yükümlülüğü yerine getirmediği görülmekte olup, her geçen gün tüketici hukukuna ilişkin dava ve başvurular artmaktadır. Bu doğrultuda, Tüketici Hakem Heyetleri ve Tüketici Mahkemelerinin dosya yoğunlukları olumsuz olarak etkilenmektedir.

6502 Sayılı Kanun uyarınca, tüketicinin seçimlik haklarına ilişkin iki istisnai durum söz konusudur, bunlar:

Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilecektir.

Bir diğer istisnai durum ise: Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilecektir.

Tüketicinin seçimlik haklarından, ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları ithalatçıya veya üreticiye karşı da kullanılabilecektir. Bu bakımdan satıcının, üreticinin ve ithalatçının müteselsilen sorumlu olduklarından bahsedebiliriz. Ancak üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ilgili ayıbın doğduğunu ispat ettiği taktirde artık maldaki bu ayıptan sorumlu tutulamayacaktır.

Tüketici, seçimlik hakları ile birlikte, şayet şartları mevcutsa TBK uyarınca tazminat isteminde de bulunabilecektir.


H) Masraflar ve Yargılama Giderleri

6502 Sayılı Kanun uyarınca, kanundaki tüketiciye tanınan seçimlik hakların kullanılmasından ötürü doğan tüm masraflar seçimlik hakkı yerine getiren tarafından karşılanacaktır. Seçimlik hakkı yerine getiren kavramını biraz daha açmak gerekirse, burada tüketicinin seçtiği seçimlik hakkı yerine getiren satıcı, üretici veya ithalatçıdan bahsedilmektedir.


I) Sonuç

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un, özellikle ayıplı mala ilişkin olmak üzere, bu makalede bahsetmeye çalıştığımız altı aylık karine gibi tüketiciyi korumaya yönelik önemli birtakım düzenlemeler içerdiğinden bahsetmek son derece mümkündür.

Avukat Burak Emre RAMAZANOĞLU tarafından kaleme alınmıştır. Makalelerin izinsiz paylaşılması ve kopyalanması yasaktır.


Sorumluluk Reddi
İş bu sitedeki makaleler hukuki danışmanlık veya tavsiye niteliği taşımazlar.